Avrupa birliği üye ülkeler arasında temel ve belirlenmiş sabit yasalar ile insan, menkuller ve ekonomik sermayeleri ile dolaşma imkanı tanıyan ortak bir Pazar olarak kurulmuştur.
Bu birlik 1951 yılında altı ülke ile birlikte ortak olarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile kurulmuştur. O dönemden beri birlik yeni üyeler ile birlikte büyüyerek şu anki üye sayısı olan 28 ülkeye ulaşmıştır. Bu birliğin ortak özellikleri özellikle toprak parçalarının Avrupa kıtasında olmasıdır. Birlik temelde siyasi ve ekonomik bir örgütlenme olarak devam etmektedir. Avrupa Birliğinin Temel de Türkiye’yi aralarına katmamalarının sebepleri birlikteliklerinde aynı yasaların sabitlenmiş olduğu, Türkiye’nin Avrupa Birliği Uyum Yasaları ile birlikte bu konuyu aşmaya çalıştığı bilinmektedir. Ayrıca Türkiye’yi aralarına katmak istemeyen siyasi örgütlenmelerde yabana atılmamalıdır. Türkiye’nin İsmet İnönü ile birlikte 1963 yılında yapılan Ankara antlaşması ile Avrupa Birliği hayalleri, Turgut Özal zamanın da tekrar alevlenmiş ve her defasında bir bahane ile ret olunmuştur. İlk defa 2002 Kopenhag Zirvesinde Avrupa Birliği kısa adıyla (AB), 2004 yılında bir açıklama yaparak, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğini kabul ederse, üyelik müzakerelerine “gecikmeksizin” başlanılacağını taahhüt etmiştir. İşte bu noktada Türkiye Avrupa birliğine girme konusunda 40 yıllık bir süre içerisinde en çok ilerlediği noktaya gelebilmiştir. Yine her aynı 1987 yılındı rahmetli Turgut Özal’ın Avrupa Birliği için müracaatı sonunda yapmış olduğu açıklama insanların hatırına gelmektedir. Turgut Özal bu söyleminde “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklardır. Ama yılmamalıyız” sözü hala geçerliliğini korumaktadır. Avrupa Birliği için ülkemizde 7 uyum paketi hazırlanmış ve halen devam etmektedir.
Bu birlik 1951 yılında altı ülke ile birlikte ortak olarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile kurulmuştur. O dönemden beri birlik yeni üyeler ile birlikte büyüyerek şu anki üye sayısı olan 28 ülkeye ulaşmıştır. Bu birliğin ortak özellikleri özellikle toprak parçalarının Avrupa kıtasında olmasıdır. Birlik temelde siyasi ve ekonomik bir örgütlenme olarak devam etmektedir. Avrupa Birliğinin Temel de Türkiye’yi aralarına katmamalarının sebepleri birlikteliklerinde aynı yasaların sabitlenmiş olduğu, Türkiye’nin Avrupa Birliği Uyum Yasaları ile birlikte bu konuyu aşmaya çalıştığı bilinmektedir. Ayrıca Türkiye’yi aralarına katmak istemeyen siyasi örgütlenmelerde yabana atılmamalıdır. Türkiye’nin İsmet İnönü ile birlikte 1963 yılında yapılan Ankara antlaşması ile Avrupa Birliği hayalleri, Turgut Özal zamanın da tekrar alevlenmiş ve her defasında bir bahane ile ret olunmuştur. İlk defa 2002 Kopenhag Zirvesinde Avrupa Birliği kısa adıyla (AB), 2004 yılında bir açıklama yaparak, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğini kabul ederse, üyelik müzakerelerine “gecikmeksizin” başlanılacağını taahhüt etmiştir. İşte bu noktada Türkiye Avrupa birliğine girme konusunda 40 yıllık bir süre içerisinde en çok ilerlediği noktaya gelebilmiştir. Yine her aynı 1987 yılındı rahmetli Turgut Özal’ın Avrupa Birliği için müracaatı sonunda yapmış olduğu açıklama insanların hatırına gelmektedir. Turgut Özal bu söyleminde “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklardır. Ama yılmamalıyız” sözü hala geçerliliğini korumaktadır. Avrupa Birliği için ülkemizde 7 uyum paketi hazırlanmış ve halen devam etmektedir.
Avrupa Birliği ülkeler diğer ülkeleri içine alarak genişlemesi ile birlikte diğer ülkelerde bulunan insanlar buralara göç etmiş ve ucuz işçi olarak Avrupa’nın büyük ülkelerinde istihdam oluşturmuşlardır. Ancak bu her ne kadar iyi gözükse de belirli bir süre sonra anlaşıldı ki, ülkede işsizlik sorunları artmaya, ülkeye dışarından gelenlerin ucuz bir sektör oluşturarak çalışması olumsuzlukları ve ekonomide dengesizlikleri ortaya çıkardığı söylenebilmektedir. Yıllarca refah içerisinde yaşayan Yunanistan bu olumsuzluklardan en çok etkilen ülke olarak bilinmektedir. Tarihinde ilk defa IMF den borç olan Avrupa Birliği ülkesi olarak tarihteki yerini almaktadır.