İnsanların devamlı yaşantısında
oluşan çalkantıların yanında vücut gelişimi, yaş vb. gibi etkenler nedeniyle
kriz yaşaması artık çok doğal karşılanmaktadır. Ergenlik dönemi kriz, otuz yaş
sendromu, yaşlılık dönemi. Her dönemde ayrı bir kriz. Bunlardan biri olarak da
karşımıza orta yaş krizi gelmektedir. Bu göreceli kriz çok eski tarihlerden
beri psikologlar başta olmak üzere birçok sosyolog bilim adamlarının dikkatini
çekmiştir.
Her ne kadar böyle bir kriz
sürecinin varlığını itiraz edenler olsa da, bu durumu kendisinin yaşadığını
iddia edenler de azımsanmayacak sayılardadır. Bu da orta yaş krizi denilen
olgunun var olup olmadığı konusunda bazı göreceler doğurmaktadır. Bu ifadeyi
ilk kullanan Kanadalı bilim adamı Elliott Jaques, bu düşüncesini yetişkinlerin başarı ve
başarısızlıklarını değerlendirdiği bir süreci vardır diyerek anlatmaktadır.
Genel olarak bu dönemde kişiler, depresyon, öfke ve hayal kırıklıkları
yaşamaktadırlar. Sonuç olarak da iş ile alakalı başarısızlıklar ya da sağlık
sorunları sonuçları da beraberinde gelmektedir. Halk dilinde otuz yaş sendromu
da denilen bu süreç genel olarak 35-40 yaş aralığında olarak ifade edilir. Kişi
bu dönemde kariyer değişikliği yada dış görünüm değişikliği yollarına
gidebilmektedir. Ama bu sonuçlara bakılınca böyle bir krizsel dönemin bulunup
bulunmadığının sorgulanması da oldukça doğal karşılanmalıdır.
Çocukluğun nasıl evreleri
oluyorsa yetişkin dönemin de bazı evrelerinin bulunması doğaldır. Fakat bu
dönemlerden bir tanesine kriz ismi takmak ne kadar doğal bilemeyiz tabi ki.
Kişinin düşünce yapısındaki ve o yaşa kadar edindiği tecrübelere paralel olarak
kendisine yeni bir hayat planlaması yapmasını böyle bir sınıfa sokmak ile
çocuğun ergenliğe geçiş dönemini kıyaslamak oldukça yanlış olacaktır. Çünkü
ergenliğe geçiş döneminde vücut ve hormonlar değişim gösterirken orta yaş krizi
diye nitelendirilen dönemde hayata bakış açısı değişmektedir.